Cumartesi, Haziran 23, 2007

Yalın İngilizce ile Video Sunumları

Web 2.0 rüzgarının en önemli etkilerinden biri de Internet üzerinden iletişimin şeklinin değişmesi. Artık insanlar forumlar yerine blogları, mail'ler yerine RSS'leri, word yerine wiki'leri tercih ediyor.

Youtube ile birlikte ise PowerPoint sunumları yerine video sunumları çok daha tercih edilir oldu. CV'ler bile artık Youtube Video'su şeklinde hazırlanıyor.

CommonCraft Firması da Vidoe Sunum işini profesyonelce ve eğlenceli bir şekilde yapanlardan. Neden bu işe giriştiklerini ise web sitelerinde şu şkilde ifade etmişler:
Your customers think you're funny.

The question is: Are they laughing at you or with you?

We're social design consultants. By helping you get started with online communities, we can make sure you don't miss the punchline. We also produce short videos "In Plain English" using a special format we call paperworks.
CommonCraft, RSS'i ve Wiki'yi gerçekten basit bir İngilizce ve çok güzel video sunumları ile anlatmışlar. Özellikle çevrenizdeki insanları (arkadaşlarınız, patronlarınız, yöneticileriniz, vs.) Web 2.0 teknolojilerinin faydaları konusunda ikna edemiyorsanız aşağıdaki video'ları şiddetle öneririm:

Wikis in Plain English

RSS in Plain English

Etiketler: , ,

Telco 2.0

Biliyorsunuz bu aralar her akımın 2.0 'ı moda. Web 2.0, Enterprise 2.0, SOA 2.0, vs... Bu moda Telekom Dünyası için de geçerli. Genelde bir teknolojinin 2.0 versiyonu çıktımı bilin ki o versiyonla birlikte yeni oyuncular da sahnededir.

JBoss'un 2 numaralı adamı Sacha Labourey, JBoss'un da Telekom dünyasına el attığını dün resmen açıkladı:
JBoss Entering the Telco Market
Where is the Telco market going? It is moving (this started quite a while ago in fact) towards the “dumb network”. While calling your future strategy a “dumb network” might not seem a very smart career move at first, well, it is. Leveraging a dumb network means that the next-gen Telco will be able to leverage the omnipresent and highly redundant IP network called the Internet (possibly backed by private redundant paths) for all of their “communications” (voice, messenger, video, smoke signals, etc.) and services...
the Next-Gen Telco (Telco 2.0) will run on much cheaper and flexible networks and provide new services that would remain a nice dream with the good old legacy Telco paradigm...
So where does JBoss and Red Hat fit in this picture? We announced this week that JBoss will lead the development and productization of the Mobicents project into a fully supported “JBoss Communications Platform”. Mobicents is the first and only Open Source Platform certified for both SIP and JSLEE compliance, complementing J2EE to enable convergence of voice, video, instant messaging and data in next generation intelligent applications.
Kısaca "Telco 1.0" dediğimiz şu an ki klasik iletişim araçlarımız olan sabit telefon (PSTN) ve cep telefonlarımızın (GSM) üzerinde koştuğu teknolojileri simgeliyor. Bu teknoolojinin altyapısı ağrılıklı olarak donanım tabanlıdır ve bu donanımlar kendine özgüdür. Cihazlar arası iletişimde özel protokoller kullanılır. Ürün ve servis geliştrmek pahalı ve zahmetlidir. Genelde geliştirilen her ürün için donanım ve yazılım güncellemesi ihtiyacı ortaya çıkar.

Telco 2.0 diye tabir edilen iletişim teknolojisi ise IP tabanlıdır. Buna en güzel örnek Skype, MSN, vs. ile yaptığınız görüntülü veya sesli VOIP tabanlı görüşmelerdir. Hatırlayın Skype'yi PC'nize kurduktan sonra yazılım sizden bir kulaklık ve mikrofon haricinde birşey istedi mi? Bilgisayarınızı değiştmenizi ? veya yeni bir kart takmanızı ? Tabii ki hayır.


İşte Telco 2.0, aynı IT dünyasında olduğu gibi donanımlara çok bağımlı olmadan IP tabanlı, ucuz, bakımı kolay Telekominikasyon Ürünleri ve Servisleri geliştme imkanı sunuyor.

Bazılarınızın aklından, dünkü çocukların koca Telekom devlerine verisyonu bir arttırarak meydan okuyamayacağı düşüncesi geçiyor olabilir. Hatırlatırım zamanında Microsft Google'ı, IBM de JBoss'u dünkü çocuk olarak görmüştü. İsterseniz IP tabanlı, özellikle kablosuz teknolojiler şu aralar ne alemde dünyadan haberler ile bir göz atalım. Telekom Devlerinin işlerinin ne kadar zorlaşmaya başladığını daha iyi anlayacaksınız.


Daha önceki bir blogumda Meraki'nin Amerika'da Wi-Fi tabanlı basit cihazlarla çok ucuza veya bedava internet hizmeti verdiğini duyurmuştum. Meraki geçenlerde güneş enerjisi ile çalışan bir repeater'ını duyurdu:
Meraki meshes, one Repeater at a time and some solar power
The repeater can pick up signal from a $49 Meraki Mini, which can take the fixed line input and distribute it via a mesh of outdoor repeaters into a neighborhood. The outdoor repeater can be stuck on a wall or a pole and can be coupled with a solar kit (comprised of solar panel, battery pack and an outdoor Ethernet cable) that can eliminate the need to run powerlines to mesh networking devices.

Meraki claims with this low cost solution, the price to connect homes with high-speed wireless Internet access comes to between $1-to-$2 a month. This makes it particularly attractive in emerging economies, where power is at a premium, and running wires can be a bit of a chore. This solution can also come in handy for small communities in the developed world. The best use-case scenario for Meraki will be neighborhoods that can create their own smaller, Wi-Fi clouds.



Telekom operatörlerinin en büyük korkularından birisi de, küçük firmaların kendi hatları üzerinden müşterilerine çok daha ucuza VOIP hizmeti vermesidir. Bu tip girişimleri ellerinden geldiğince engellemeye çalışırlar. Bunun bir örneği de İngiltere'den:

CellCarriers fear mobile VoIP planet
Mobile carriers are scared of one thing: becoming dumb pipes whose only utility is to carry voice and text. And it is one of the reasons why they are fighting tooth and nail with the mobile VoIP providers, using all sorts of tactics to make mobile VoIP a non-starter. (See video below the fold!)

The company bearing the brunt of this scorched-earth policy is Truphone, a UK-based start-up that has developed a mobile VoIP client that makes it easy to make cheap calls (cheaper than mobile minutes that is) over dual mode phone, like Nokia N95 and Nokia E-Series phones. Once again, the company finds itself in the cross hairs of a behemoth that wishes to see Truphone go away.

Micorosoft da boş durur mu? O da Telekom dünyasına el atmaya başladı:

Microsoft's next assault on telecoms market, via Telco 2.0
This week at NXTcomm 2007, (a big US telecoms trade show) Microsoft promises to demonstrate "how it helps telecommunications providers make the transition to Telco 2.0, where traditional telecommunications offerings meld with technologies from the Web 2.0 world to form a nearly endless range of innovative new services."

Microsoft says it will highlight three components critical to making Telco 2.0 a reality: screens, services and service delivery. Solutions and products featured at the show will include Microsoft Mediaroom, the latest update to its IPTV Edition software platform, Microsoft Windows Mobile enhanced products for VoIP services, hosted messaging and collaboration, and a host of others.
Geçenlerde VOIP üzerine Turk.internet.com 'da Yusuf Alakavuk güzel bir yazı yayınlandı:
Kelebek Etkisi ve VoIP
Burada bahsettiğimiz Kelebek Etkisi ile “VoIP” teknolojisinden bahsediyoruz. 90’ların ortasında kanatlarını çırpmaya başlayan bu teknoloji bugünlerde sert rüzgarlar halinde esmeye başladı ve uzmanların görüşlerine göre 2008 ile 2010 yılları arasında ciddi bir fırtınaya dönüşecek.

Artık Microsoft “www.microsoft.com“ gibi büyük yazılım şirketleri bu alana girmeye başladılar. Mevcut şirketler değişen şartlara göre stratejilerini gözden geçiriyorlar. Açık kaynak yazılım üreten topluluklar bu alanda bir çok proje ürettiler ve üretiyorlar. Hatta açık kaynak VoIP yazılımları başka Açık Kaynak yazılımlarla entegre oldular. Bu durum servis konusunda tecrübeli daha ufak şirketleri bu alana çekiyor. Hatta ülkemizde de bu alanda çözümler üreten Cwiz “www.cwiz.com.tr“ gibi ürünler görülüyor. Bu değişimin sebebi ise 90 ların ortasında kanatlarını çırpmaya başlayan VoIP kelebeği.
Son olarak bir dünya rekoru haberini sizinle paylaşmak istiyorum. Biz Wimax'i beklerken Wi-Fi 'da boş durmuyor:
New Wi-Fi distance record: 382 kilometers
Researcher Ermanno Pietrosemoli has set what appears to be a new record for the longest communication link with Wi-Fi.

Pietrosemoli, president of the Escuela Latinoamerica de Redes (which means networking school of Latin America) established a Wi-Fi link between two computers located in El Aguila and Platillon Mountain, Venezuela. That's a distance of 382 kilometers, or 238 miles. He used technology from Intel, which is concocting its own long-range Wi-Fi equipment, and some off-the-shelf parts. Pietrosemoli gets about 3 megabits per second in each direction on his long-range connections.

Pazar, Haziran 10, 2007

Otomatikleştiremediklerimizdenmisiniz?

Java geliştiricileri iyi bilir, bir web uygulaması geliştirirken sık sık "Derle, Paketle, Kopyala, Deploy Et, Cache'leri sil, Sunucuyu Yeniden Başlat, vs." adımları tekrar tekrar çalıştırılır. Bu işlemler çok sık yapıldığı ve zaman aldığı için manuel olarak gerçekleştirmek gerçek bir baş ağrısıdır.

İşte bu yüzden Sun mühendislerinden James Duncan Davidson, vakti zamanında şu an Apache Tomcat diye bilinen meşhur JSP/Servlet sunucusunu açık kaynak dünyaya kazandırmaya çalışırken başı çok ağrımış ve Apache Ant'ın temellerini atmış. Ant sayesinde yazılım geliştirme adımları bir xml dosyasında sırayla çalışacak şekilde tanımlanabilir olmuş ve bu adımlar geliştiriciler tarafından sadece bir komut çalıştırılarak gerçeklenebilir hale gelmiş.



Apache Ant kullanıcılar tarafından tetiklenerek (ben buna yarı-otomatik diyorum :) ) bir çok işi halledip verimlilik artışı sağlasa da, meşhur yazılım gurusu Martin Fowler gerçek verimliliğin bu işlemlerin Sürekli Entegrasyon (Continuous Integration) kapsamında tam otomatize edildiğinde sağlanabileceğini ifade etmiş. Tabii ardından Martin Fowler'ın da ekip üyesi olduğu Yazılım Danışmanlık firması Thoughtworks, Apache Ant gibi açık kaynak bir ürün olan CruiseControl ü piyasaya sürmüş.

CruiseControl sayesinde, Ant scriptleri tam otomatize edilebilir hale gelmiş. Ayrıca istenildiği zamanda veya periyotta scriptler çalıştırılıp, sonuçlarının rapor halinde yayınlanması ve e-mail, messenger, RSS gibi araçlar aracılığıyla bilgilendirmesi sağlanmış.



TDD'nin (Test Driven Development) yaygınlaşmasıyla Ant insanlara yetmez olmuş, benzer mantıkla çalışan daha yetenekli fakat kompleks Maven, Maven2 gibi build araçları ortaya çıkmış. Fakat sürekli yeni araçlar çıkmasına karşın, maalesef işlerin otomatikleştirilmesi hep aynı kişiler tarafından yapılmış.

Özellikle Sistem Admin'ler başta olmak üzere birçok programcı, testçi, vs. günlük çok sık tekrarladıkları işleri otomatize etmemektedirler. Ben özellikle zaman yokluğundan ve angarya işlerden (yedekleme, kopyalama, ftp, kapat-aç, vs.) şikayet eden sistemcilerin otomasyonla neden ilgilenmediğini hiç anlayamamışımdır. Özellikle elimizin altında Apache Ant gibi her işletim sisteminde çalışan, programlama bilgisi gerektirmeyen, tanımların xml dosyasına yapıldığı, dosya kopyalamaktan ftp yapmaya, mail atmaktan sql çalıştırmaya kadar her türlü task'ın bulunduğu bir build aracı varken.

Ayrıca bir çok yazılım geliştirici kendi Ant Task'larını programlarının yanında ücretsiz vermekte. Örneğin bir Weblogic Admin'i wldeploy ant task'ını kullanarak çay makinasının başında geyik yaparken bir yandan deployment'larını otomatik yaptırabilir.

Uzun lafın kısası yazılım dünyasında herşey otomatize edilebilir. Eğer bu yazıyı okuduktan sonra gaza gelip "Ben de işlerimi otomatize edeceğim fakat nereden başalayacağım" düşüncesi aklından geçen arkadaşlar olursa, http://www.gezwiki.com adresinde başta Apache Ant ve CruiseControl olmak üzere çok sık kullandığım otomasyon araçları ile ilgili örnekler yayınlıyorum. Şu an örnek sayısı çok fazla değil ama var olan örnekler gerçekten çok ihtiyaç duyulanları içeriyor. Sizde katkı sağlamak isterseniz lütfen irtibata geçmekten çekinmeyin. Bu arada site Confluence Personal Wiki üzerinde. Atlassian firması ticari olmayan işler için Wiki ürününü ücretsiz veriyor.

Aranızda kendime ayıracak vakit bulamıyorum diyenleriniz varsa önce kendinize "Çok sık tekrarladığım işlerin ne kadarını otomatize ettim" diye bir sorun.

Etiketler: , , ,

Cumartesi, Haziran 02, 2007

SABA DMP271

En büyük zevklerimden biri de dizi seyretmek. Ben de bir çoğunuzun yaptığı gibi Lost, Heroes, Prison Break vs. gibi DIVX formatındaki dizileri haftası haftasına takip ediyorum. www.divxforever.net gibi sitelerden de divx için altyazı tedarik ediyorum. Bu dizileri de genelde laptopumda VLC Player ile izliyorum.

Fakat dizi ve film izlemek için pek fazla zaman bulamıyorum. Aslına bakarsanız bu iş için en uygun zaman ev-iş-ev arasında serviste geçen zaman. Laptop'u her zaman yanımda taşımadığım için servis yolculuklarım genelde radyo dinleyerek geçiyor.

İşte uzun zamandır altyazıları ile birlikte her türlü DIVX'i oynatacak, çözünürlüğü güzel, ekranı ne büyük ne de küçük, pil ömrü yüksek, fiyatı uygun bir Portable Media Player arıyordum. Bugün tesadüfen EP:Center'da gezinirken 7 inch'lik bir ekranda Lost'un son bölümünün, hem de türkçe altyazısı ile birlikte oynadığını gördüm. Cihazı (SABA DMP271) biraz inceleyince uzun zamandır aradığım özelliklerde olduğunu farkettim. Tabii hemen 199 YTL'yi bayılıp satın aldım.



Cihazı eve getirdikten sonra yaptığım ilk iş Stargate Atlantis dizisinden bir bölüm izlemek oldu. İşte cihaz hakkındaki ilk izlenimlerim:

Olumlular
  • 199 YTL'lik fiyatı, sağladığı özelliklerine göre çok iyi.
  • 7" 'lik ekranı ve yarım kiloluk ağırlığı gayet rahat bir izleme imkanı sunuyor.
  • Bilinen her türlü medyayı (MPEG1/2/4, AVI, DIVX, MP3, JPEG vs.) oynatabiliyor.
  • DIVX altyazı desteği mevcut. Türkçe karakterler bozulmuyor ve gayet okunaklı. Birden fazla altyazıyı aynı klasöre koyup bir tuşla altyazılar arası geçiş yapabiliyorsunuz.
  • Cihaz üzerinde kontrol düğmelerinin olmasının yanında bir de çok şık bir kumandası mevcut. Özellikle cihazı televizyona bağladığınızda çok işe yarıyor.
  • Cihaza harici olarak USB veya SD/MMC/MS hafıza kartları takılabiliyor. Ben cihazı alırken bir de Kingston marka 2GB USB Hafız Kartı aldım, filmleri bu kart üzerinden izliyorum.
  • Yaklaşık 1.5-2 saatlik pil ömrü mevcut. Kulaklıkla dinlendiğinde sanırım bu süre değişecektir. Çünkü dışarı ses veren hoparlörleri de mevcut.
  • SABA DMP 271 ile birlikte gelen Türkçe bir kullanma kılavuzu ve yaygın bir Servis Listesi mevcut. Ayrıca cihazın yazılımının gerektiğinde sitesinden güncellenebileceği belirtilmiş. Umarım bu cümlede kastedilen DIVX codec'lerin de güncellenebildiği.
  • SABA DMP-271 USB external hard-disk'leri de destekliyor. Bir arkadaşın laptop'u için kullandığı hard-disk'i takıp denedik, gayet güzel çalışıyor. Hard-disk elektriğini de USB'den alıyordu.
  • Birden çok dosyaya bölünmüş filmeleri de kesinti yapmadan alt yazıları ile birlikte izleyebiliyorsunuz. Cihaz bir dosyanın sonuna geldiğinde fazla hisstermeden diğer dosyaya geçiyor. Eğer dosya isimlerini öncelik sırasına göre alfabetik bir şekilde verirseniz dosya sonlarında yeniden ayar yapmanıza gerek kalmaz. (Örnek dosya isimleri : film1.avi, film2.avi, film1.srt, film2.srt)
Olumsuzlar
  • Bana şu ana kadar en olumsuz yan olarak gözüken cihazın etrafındaki gereksiz saydam çervece. Gerçek fotoğraf çerçevesi hafası vermesi için tasarlanmış bu fazlalık kolayca çıkarılamıyor. Sanırım servise götürmem gerekecek.
  • Cihazla birlikte gelen bir çanta veya kılıf yok. Sanırım üreticiler bu cihazın sadece masa üstünde kullanılacağını düşünmüşler. Bizim gibi mobilite düşkünü bir toplumu düşünmemişler.
  • Kutusundan1 adet AV Kablosu çıkıyor ama cihazı televizyon bağlamak için yeterli değil. Gerçi ben de daha evvel aldığım çeşitli cihazlardan kalma scart, vs. kablosu vardı bu yüzden pek sorun yaşamadım ama sizin bu iş için ekstradan bir kablo almanız gerekebilir.
Eğer ev-iş-ev arasında serviste çok vakit geçiriyorsanız ve dizi, film vs. izlemeyi seviyorsanız böyle bir cihazı kesinlikle tavsiye ederim.

Etiketler: , , ,